Billursu, zümrüt gibi gözleri olan harikulade güzel bir kadındır. Çok genç yaşına rağmen, bilgisi, yönetim becerisi ve iş ahlakı sayesinde çalıştığı holdingin muhasebe müdireliğine kadar yükselmiştir. Erkekler güzelliğinden etkilenmesin diye, dışarı çıkarken renkli bir gözlük takıp, gözlerini gizlemekte ve kendini mümkün olduğunca silikleştiren kıyafetler giymektedir. Yakın arkadaşlarının ona taktığı lakap Medusa’dır. Ama diğer yandan da tam bir *İffet, Namus ve Sadakat* timsalidir. Öbür kahraman Bülent ise, çok yakışıklı, kültürlü adeta bir bilişim dehası olup çalıştığı holdingin neredeyse her şeyidir. Roman bu ikisi arasındaki konuşmalardan, buluşmalardan ve münasebetlerden meydana gelmektedir. Bülent’in anlayışına göre aşk *Dağlık bölgede doğup deli dolu akan, ama ovaya inince de durgunlaşan bir nehir* gibidir. Billursu ise şöyle demektedir: *Biz kadınlar, genel inanışın aksine, kendilerine kul köle olan erkeklerden ziyade, sevdikleri kadını kendilerine kul köle yapan erkekleri beğeniriz. Zaten kadınların ‘aşk’larının büyüklüğü de buradan gelmektedir.``