*Her aşk kendi hazırlar cenaze metnini. Ki bu yüzden şiirlerim, kabul-lenemediğim yokluk seremonileri. Yine de batıracağım elmas uçlu iğnesini sinedeki kapalı mahzenlere. Aşk ölüme hükmedecek, en gri tonda. Elmas toz olup gittiğinde, bozuk sesli anıları dinleyeceğim gramofonda. Çizecek yüreğimi boydan boya Eros’un kayan oku, olsun. Kendimi aşkta deneyeceğim bir kez daha, bir kez daha...*
Aşk ki, asırlar boyu halet-i ruhiyeyi mesken etmiş bir kalp meczubudur. Yeri gelir, sel olup taşar; yeri gelir, gözyaşı olup akar. Ama bir gün olur ki, yazarın kale-minden mürekkep olup damlar...
Aşk en güzel kadına yakışır da, ayna olup surete sızar ansızın. Surette görü-nenden fazlasıdır artık, git gide çoğalır o kadın…. Âşık olur, sevgiliye methiye dizer; âşkı söner geçmişi yerer. Çoğalır bir evlat olur, anne kucağı arar durur; çoğalır bir kız çocuğu olur, baba öğüdüne hasret büyür. Farkına varmadan tüm hallere evrilir de, her duygusu evren tualinde sanat olur…
Bir kalbin kendi sahibiyle yüzleşmesine, defalarca düşünüp de yeniden ev-rilmesine kapılar aralayan Aşk! Ört Bahanelerimi, seven bir kadının nefes almak için aşk penceresini sonuna kadar açarken, kalbini cümlelerinin perdesiyle nasıl örttüğünü yürekler önüne seren şiirsel bir arya...