Mehmet Rauf’un hikâyeleri, teknik yapıları itibarıyla devrine göre sağlam ve başarılı kabul edilebilir. Hikâyelerin başlangıç ve bitişleri Rauf için önemlidir. Bir konuşma, bir tasvir veya kahramanı tanıtan bir analiz cümlesiyle başladığı hikâyeyi, olayların sonraki seyri konusunda aydınlatıcı nitelikte olan bir cümle veya küçük bir paragrafla bitirir. Sonu kesin bir yargıyla biten hikâyeleri olduğu gibi sonunu okuyucunun yorumuna bıraktığı hikâyeleri de bulunmaktadır. Rauf’un çoğu hikâyesinde olaylar şimdiki zaman kipiyle ve anlatıcının ağzından aktarılır. Sayıları az da olsa kahramanı genelde kadın olan ve hatıra, mektup tekniğinde kaleme alınmış hikâyeleri de mevcuttur. Bu tür hikâyelerde yazar, konuya ilişkin duygu ve düşüncelerini kadın kahramanlar aracılığıyla anlatmayı tercih etmiştir.
Mehmet Rauf’un 1923’te Cihan Biraderler Matbaasından [Osmanlı Türkçesi] yayımladığı bu eseri, tam ‘yüz yıl sonra ilk kez’ açıklamalı bir şekilde Latin harflerine aktararak; günümüz okurunun anlayabileceği şekilde edebiyat dünyasına tekrar kazandırmanın gururunu yaşıyoruz. Eserde toplamda yedi hikâye mevcut: Eserle aynı adı taşıyan Aşk Kadını, Hasta Aşkı, Bir Hayat, İntikam, Cuma Seyri, Sadık’ın Son Şartı ve Muvaffakiyetin Sırrı…
Edebiyatı hayatının ayrılmaz bir parçası olarak kabul eden Mehmet Rauf için bir edebi eser, zamana karşı dayanabilmelidir. Yazara göre en büyük eser, en çok okunan ve uzun süre sevilmiş olandır. Edebiyat dünyasına “Eylül”ü ve diğer roman ve hikâyelerini kazandıran Mehmet Rauf’un “Aşk Kadını” isimli hikâye kitabını okurla buluşturarak bu hikâyenin zamana dayanıp dayanamayacağını okurun takdirine sunuyoruz. Umarız ki “Aşk Kadını”nın okuyanı çok olur ve uzun bir süre daha sevilir.