Aşktan soyununca, neyi giyinmeye kalksak örtemedik ruhumuzun çıplaklığını!
Aklımızın, kalbi *ne hali varsa görsün*e terk ettiği andır aşk. Yalnız yürünemeyecek bu yolda, elimize bir el, gözümüze bir bakış düşüşüdür. Kendimizi tarife zorlandığımız ve ‘ben’ demekten yorulduğumuzdan dolayı, ‘biz’ diyebileceğimiz birini bulmaya çalışmaktır.
Aşktır, gönüllü düşkünlüğümüzün tek sebebi. Belki de düşmelerin en güzelidir.
Bulutun payına yağmur, yaprağın payına rüzgâr, insanın payına hasret; sevilenin payına aşk düştü. Terk edilen içinse aşk, düştü!
*Tek heceli bir kelime, bütün kelimelerimizi anlamsız bırakır* diyen Mehmet Ercan sözcüklerin çifte anlamlarının kullanarak yeni bir söz dizimiyle anlatıyor aşkın ve düşün gerçek halini...
Aşk Düştü aşka düşenleri kucaklıyor, aşktan düşenleri ayağa kaldırıyor, yalnızların aşk düşleri gerçek olsun diye dua ediyor!
*Seni terk etmek kolaydı aslında, olmasaydı aşkın sayılır hatırı.
Biri dünyamı, diğeri ahretimi simgeler gibiydi gözlerin.
Gözlerinin karası, içimde yükselen bir *kara göründü* müjdesiydi benim için. Sesin, dağılmış notalarımın karar sesiydi. Tebessümün, aynı tonu yakaladığım bir türkünün en güzel girişiydi. Gülüşünden sonra konuşmaya başlayışın, en sevdiğim şarkıda sözlerin başladığı an gibiydi.*