Hala duyar gibiyim yüzümde yükselen neşemi, her şeyi sevgiye dönüştüren gökyüzü mevsimli terası, avlusunda ardı arkası kesilmeyen kahkahalarımızı. Hala güzeldir diyorum teleskopla yıldızlara bakmak, güzeldir öyle kalmak. Birdenbire hayatıma düşen bunalmış bir güzellik, zihnimden atamadığım fotoğraf kareleri ve belki de veda şimdi tiktaklayan saatlere.
O çoğu şeyin değiştiği yaz günlerine, heveslerimizin akıl almaz haylazlıklarına, farkında bile olmadan içinden geçtiğimiz zamanlara. Geride kalanları ve kırılanları özleye özleye…
“Hayat yalnızca karşılıksız
sevgisine ikna olduklarını koynuna alır.”
Ergin Borobey, yeni hikâyesinde bizleri Fener-Balat arasındaki küçük, tatlı bir mahalleye götürüyor. Evinin terasına kurduğu teleskopla gökyüzünü seyreden anı koleksiyoncusu Hakan, bir bahar günü Galata köprüsünde aniden karşılaştığı Reyan’dan sonra hayatı değişir. O zamana kadar gökyüzüne bakarak başkalarının yaşam hikâyelerinin izini süren Hakan, artık yeryüzünde kendine ait bir hikâyesi olduğunu fark eder.
Birdenbire karşılaşmaların, ani kopuşların, içten dostlukların ve özlenen mahalle dokusunun işlendiği öykünün sonunda asıl kahramanlar ve roller değişecektir.