Hanna Walser için hayat sıkıntı üreten bir fabrikaydı adeta. Etrafındaki her şey sıradandı ve bu sıradanlık onu boğuyordu. Yeni serüvenlere, yeni arayışlara ihtiyacı vardı.Kendini kimi zaman bir gece kulübünde tanımadığı bir adamın kollarında, kimi zaman yüzlerce metre yükseklikte bir bungee-jumping vincinin üzerinde buluyordu.Bir anne için kızını böyle yeni, böyle çılgın görmek kabul edilir şey değildi. Hemen bir Los Angeles tatili planladı.Amaç evliliğe teşvikti...Ancak Hanna, Los Angeles’da kendini bir uçurumun kenarında buldu. Kazadan kıl payı kurtulmuştu.Annesi tedirgindi. Hanna’nın canına kastettiğine inanıyordu.Acil müdahaleye, bir psikiyatra ihtiyacı vardı.Hanna’nın Dr. Andre’yle tanışması işte böyle oldu..."... Tuvalette, bir apartman girişinde, bir bankın üstünde tanımadığım biriyle sevişebileceğimden, yaşadığımı hissetmek için, geceleri evden sıvışıp barlarda tanımadığım adamları tavladığımdan haberi yoktu.Ayağıma bir ip bağlayıp derinliklere atladığımdan, ehliyetsiz motosiklet kullandığımdan, hemen her tür uyuşturucuyu denediğimden, macera bağımlılığımın beni kaç kez neredeyse ölümle burun buruna getirdiğinden ve bu maceralardan vazgeçmektense ölmeyi yeğleyeceğimden haberi yoktu..."