"Salzburg’un tuz madenlerinde, kışın çıplak kalmış bir ağaç dalını, terk edilmiş kazı alanlarından birine atarlar. İki ya da üç ay sonra da, dalı, üzerini parlak bir kristal tabakasıyla kaplanmış halde bulurlar. En küçük filizinin bile üstü, bir galaksiyi doldurmaya yetecek sayıda, iri bir pirinç tanesinden daha büyük olmayan ışıltılı pırlantalarla bezeli bir görünüm kazanmış, dalın kendisi artık tanınamayacak hale gelmiştir..."Düşünceleriyle yirmi dört saat baş başa kalan aşığın durumunu, en küçük filizinin bile üstü pırlantalarla dolmuş dala benzeten yaratıcısının en sevdiği yapıt olan "Aşk"; yazarın kendisinin de en içsel duygularının biraz maskelenmiş bir resmi aynı zamanda.Stendhal; kristalize, garip ve derinlemesine algısal bir yapıt olan "Aşk"ta, duyarlı ve çözümlemeci olmayı birlikte başarıp, kişisel görgüsünden yola çıkarak, herkes için geçerli doğrulara ulaşıyor.