Odasına erkenden çekilen Rıdvan, yatağının yanındaki masanın üzerine bıraktığı köstekli saatine bakarak uzanıyordu. Durduk yere tebessüm edesi geliyor, kendini ilk defa böyle hissediyordu. Galiba Rıdvan, Derya’dan hoşlanmıştı. Belki de âşık olmuştu. Bugün imkânı yok erkenden uyuyamayacaktı. Bugün başka duygularla yazacakları vardı çünkü. Rıdvan sırtını başına koyduğu yastığa yaslayarak oturur bir vaziyet aldı. Gece lambasını kapatıp uykuya dalmadan aldı eline kalemini. Daha önce hiç tanışmadığı duygular eşliğinde Derya’ya ithafen yazmaya başladı.
Aşk iksirinden bir yudum mutluluk rica etsem utanınca kısılan masum gözlerinden bakar mısın mahzun gözlerime?
Dokunur musun bir gün heyecanla terleyen ellerinle suya susamış çatlak dudağıma?
Fısıldar mısın ismimi kalbimin en derin boşluğuna hoş sedayla?
Ve sen de ağlar mısın mutluluk gözyaşlarımın peşi sıra?
Ve sen de sever misin en az benim kadar bir başına?
“Yitirilmeyen Umudum’un yazarından.”