Yok, olmuyordu, uykunun büyüsü bozulmuştu; yatağının kenarına oturup ayaklarını aşağı sallandırdı. Sağa sola bakındı, ayağa kalktı, yatağın diğer tarafına geçti, terliklerini giydi. Yatağının karşısındaki duvarın önünde, zamanının çoğunu geçirdiği masası vardı; hayal gücünün rehberliğinde yıllardır evrende yolculuk yaptığı masası… Ahşap masa, kızıl kahverengi karışımıydı; iki yanında çekmeceleri olan masanın ayakları oyma işçiliğiyle dikkat çekiyordu. Gümüş yüzüklerini, sigara tabakasını, köstekli saatini çekmecelerinde saklıyordu. Arisa’nın ekranı, masasının bulunduğu duvarın üzerindeydi. Bir insanı izler gibi izlemeye başladı ekranı, birlikte ne çok anı biriktirmişlerdi, bireysel tarihinin köşe taşlarını oluşturan anılar.