Anı Yaşa!
Ansızın gelen ölümler kulun sırat-ı müstakim üzere yaşaması gerektiğinin en büyük sebebedir. Ölmek için kıyameti veya yaşlanmayı beklemek insanın içinde bulunduğu en büyük şeytani yalandır. Zira her ölüm bir kıyamet ve her salise (hatta an) yaş skalasında bir yaşlanmadır. Kulluk, bir geceye sığdırılmadığı gibi bir amele de sabitlenmemiştir. İnsan, eğer Allah’a kul ise her an ve her zerresiyle kuldur. Çünkü İslam’ın insan hayatında aydınlatmadığı en ufak bir detay dahi yoktur. Allah, insanın her hareketini yine insanın fıtratına göre düzenlemiş ve düşmanlarının türlü oyunlarına karşı uyarmıştır. Dolayısı ile bir Müslüman her ne yaşarsa yaşasın, referansı tek olan İslam’dır. Biz, ara ara gaflete düşüp unutuyor olsak da bizi hiç unutmayacak vakti sabit ve bir o kadar da bizce gayb olan bu çağrının yine ummadığımız anda bizi bulması imtihanın en güzel sırrıdır. İnsanı hayatta tutan en önemli neden ölecek olmaktır.
Ekosistem olarak adlandırılan ve bu sistemi oluşturan herhangi bir canlının sistemden çıkarılmasının tasavvuru sistemin çökmesine sebep ise, ki öyledir, Allah’ın sonsuz kudretinin kusursuz nizamına işarettir. Bir ressamın el becerisine hayranlığımızı gizleyemiyoruz. Oysa ki ressamı da yaratan Allah’ dır.
Peki neden hayranlıklar silsilesinde kaybolacak kadar Cenab-ı Hak’a kul olamıyoruz. Her birimiz insanlardan birisi değil miyiz? Her gün insanlardan birisi ölüyor. Ey insanlardan birisi… Sana uzak gelmesin. En azından ibret sahnesi kahramanlarından musalla taşına bakıp hatırlanacaklar:
-Misyon: Her ne şartta olursa olsun Allah’a kul olmak…
-Vizyon: Cennette Cemalullah’ı görmek…
Selam ve dua ile…