*Alaattin`in Sihirli Lambası*nda cin, Alaattin’in lambayı yumuşak bir şekilde okşamasıyla ortaya çıkar. Bazı masallarda ise kahraman, engelleri iyilik ettiği birinin verdiği siyah ve beyaz renkli iki kılı birbirine sürtünce beliren cin sayesinde aşar. Besbelli, nesnenin (lamba) okşanması ya da farklı renkte iki kılın (zıtlık) birbirine sürtülmesi bir enerji doğuruyor. Masallardaki formeli böyle anlamlandırdığımızda, bunun hayatın ve insanın olduğu gibi, hikayenin de yordamına işaret ettiği söylenebilir.
Gerçek hayatta da sistem aynı şekilde işliyor. Hayatımız ve mizacımız, etrafımızla, kendimizle kurduğumuz çeşitli ilişkiler ağında örülüyor. Köktürk yazıtlarında insanoğlunun hikayesinin mekanının yerle gök arası; yani *ikin ara*da olduğu söylenir. *Nagehan bir şAra vardım Ol şarı yapılır buldum. Ben dahİ bile yapıldım. Taş ü toprak arasında* dizelerinde Hacı Bayram Veli, *Her şey arada* diyen Behçet Necatigil, hep sonsuzca çoğalma imknına sahip bu ara’ya odaklanıyor.
Arada Hikaye, Sait Faik, Ahmet Hamdi Tanpınar, Tarık Buğra, Mustafa Kutlu gibi modern Türk hikayesinin önemli isimlerinden seçilmiş bazı hikayelerde ve Nazan Bekiroğlu’nun İsimle Ateş Arasında adlı romanında hikayeyi nesne, olay, dil ve üslup, tarih ve toplum, hatta efsane ile hayat arasında arama çabası gibi değerlendirilmelidir.