Araba, küçük ve ilkel birer çiftlik olan finca`larda efendilerinin kurduğu borç ekonomisi içerisinde, özgürlük nedir bilmeksizin yaşamaya çalışan plantasyon işçisi yerlilerle, bu finca`lardan paçasını kurtarmış olsalar da başka türden bir patron boyunduruğu altına girmiş, tüccarların yük kervanlarını çeken arabacıların, yani carreteo`ların müşterek dünyasına dair yalın ve dokunaklı bir kesit sunarken Devrim öncesi Meksikası`nın röntgenini çeker.
Sefaletin, adaletsizliğin ve gericiliğin ortasında kalbini temiz, dimağını açık tutmaya çalışarak yaşama gayreti gösteren genç arabacı Andres`in gözünden, işçi sınıfının bilincindeki tanıdık ketleri okuruz. Katolik kilisesinin d ayattığı bağnaz pratikler ve yerel yöneticilerin okuryazarlık düzeyini asgaride tutma çabasının gerçeğin üzerini örten kalın perdesi, Andres`in keskin zekâsı, dayanışmacı ruhu ve duyarlılığı sayesinde aralanır.
Meksika kıtasını devrime götüren engebeli yolların tozundan nasibini almış bu naif hikâye, B. Traven`in sınıf savaşımına dair ironik olduğu kadar son derece isabetli tespitleriyle hayat buluyor.
"Yeryüzünün dört bir yanındaki proleterler, birbirlerinin kafalarını kırmaktan ayrı bir zevk alırlar. Dolayısıyla da patronlarının kafası sağlam kalır. Sefil ve umutsuz ekonomik durumlarının baskısı altında biriken öfke, proleterlerin birbirini kardeşçe paralamasıyla yatışır çünkü. Ekonomiyi bir güzel altüst etme fırsatı tam ellerine geçmişken, onların yeterli itici güçten ve sağlıklı bir öfkeden yoksun olmalarının nedeni budur."