Yurdumuzun önde gelen müzeleri anılırken Antalya Müzesi’nden söz etmek ne kadar doğal ve gerekliyse, müzenin ikonalar galerisi ve ikonalarından bahsetmenin gerekliliği de yadsınmaz bir gerçektir.
Anadolu uygarlıklarının hemen tümünün en çarpıcı örneklerinin sergilendiği Antalya Müzesi’nde, 19. yüzyıl ile 20. yüzyılın ilk yıllarında yapılmış bu ikonaların sahip oldukları tarih ve sanatsal özellik, müzenin en renkli galerisi olma özelliğini getirmiştir.
Ünlü gezgin Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde, 1671’de gezdiği Antalya’dan söz ederken, 4.400 m uzunluktaki surlarla korunan kentin dört ana mahallesi bulunduğunu, en geniş olan Müslüman mahallesinde on üç caminin, komşu Ortodoks Rum mahallesinde ise beş kilisenin yer aldığını anlatır. Gezginin bizzat gözleri ile gördüğü bu kiliseleri 19. yüzyıllarda süsleyen ikonalar, bugün Antalya Müzesi’nin en renkli ve çarpıcı galerisini oluştururlar. Böylece bir kez daha tanık olmaktayız ki, bir zamanlar önlerinde binlerce mumun yakılıp, binlerce kişinin duygu dolu eğilişleriyle geçtiği dinsel malzeme, işlevsel ömrünü tamamlayıp tarih içindeki görsel ve eğitsel yerlerini almıştır.