Kimsenin acılarını çalmadığı bir kapı.
Eşiğinden, menteşelerinin arasından, kilidinin deliğinden giren rüzgârın bile çarptığı açlık karşısında donup kaldığı bir ev.
Endişe ve kaygıların tüm odaları doldurduğu bu duvarlar arasında bir yatak. Üzerinde, inme inen, “artık işe yaramaz” denilerek kapıya bırakılan yatalak bir baba. Bedenini yitirmiş bir kadın gölgesi ve bize kapıyı açarak her şeyi anlatan bir çocuk.
Ortasından kömür yüklü trenlerin geçtiği bir kentin isli kokusu, yer altı ölümleri, uzaktaki bir savaşın karartmaları ve sirenleri arasında, yoksul bir sokağın en yoksulu bir evin kapısını aralayan İrfan Yalçın’ın duygu varsılı dünyası…