İstanbul hep verimli ve iştahlı bir hikâyeler, anılar ve hayatlar kaynağı... Bünyesinde o kadar çok hayat biriktirmiş, onları öyle şekillendirmiş ki bir türlü tükenmiyor. Haldun Hürel bu kaynaktan derlediklerini paylaşmaya devam ediyor. Birbirinden bağımsız görünen hikâyeleri bir arada tutan bağ şüphesiz ki İstanbul... Kitapta hikâyeleri, anıları, mekânları mazide kalmış; insanları, evleri, kokusu ve ruhuyla tükenmiş bir İstanbul ile karşılaşıyoruz. Bir yandan şehri bu hale getiren ve bu tavrında devam eden bir zihniyetin yıkıcılığına ve kıyıcılığına şaşıyoruz. Bir yandan da bu şehri tutkuyla, gayretle seven ve sevmeye devam eden bir zihniyetin kederine ve hislerine tanık oluyoruz. İstanbul ‘evrensel’ bir rant şehrine mi dönüşecek? Yoksa ‘evrensel’ bir kültür başkentine mi? Bu, aslında pek kritik soruya verilecek cevap ilerleyen yıllarda nasıl ‘bir’ İstanbul ile karşılaşacağımızı da belirleyecek... Anlat İstanbul’un bu soruya cevabı belli... Okurları da bu soruya bir cevap vermeye zorluyor. "Antik çağın pagan halklarına, Roma ve Doğu Roma’ya, Osmanlılara ve Cumhuriyet devrine kucak açmış İstanbul, bu zenginliğini çağlar boyunca topraklarında yaşayan insanları besleyerek elde etti ve bizlere miras bıraktı. Bu öyküleri bilmek, İstanbul’u tanıyıp anlamak, artık boynumuzun borcu olmalı."