Herhangi bir kitaptan farklı olarak, Kur’an’ın anlamı ile dilbilimsel cephesi ayrılmaz bir bütün oluşturur. Bir cümledeki tek bir kelimenin konumunu, deneyimlerini ritmi ve sesi ile sözdizimsel yapısı; bir mecazın fark edilemeyecek şekilde pragmatik bir ifadeye dönüşmesi; sadece belagat için değil, aynı zamanda söylenmeyen, fakat açıkça kasdedilen fikirleri ima etmenin bir aracı olarak sese ilişkin vurguların kullanılması... İşte bütün bunlar Kur’an-ı son tahlilde eşsiz ve tercüme edilemez kılar. Nitekim bu gerçek, birçok eski mütercim ve bütün alimler tarafından vurgulanmıştır. Ancak, Kur’an’ı mesajını, çoğu Batılılar gibi, Arapça’ya hiç bilmeyen veya -Arap olmayan, eğitimli Müslümanlar arasında örneğine sıkça rastlanan- yardım görmeden yollarını bulabilecek kadar iyi bilmeyen insanların kavrayabilecekleri bir biçimde aktarmak mümkündür.