Hitler’i duymuşsunuzdur, hani şu dünyayı ateşe atan adamı. Yeteneksiz ressam, becerikli lafazan. Çılgındı değil mi, hatta deli? Ama yok muydu etrafında akıllı biri? İhtiraslı, vicdansız, zalim, insafsızdı, kötülüğün cisimleşmiş haliydi… Ama tek başına mı işledi bunca cinayeti? Bir ulusun reisiydi. O ulusun yok muydu başka lideri? Rütbesi onbaşı idi ama 50 milyon insanın öldüğü bir savaşa komuta etti. Peki, yok muydu yanında bir generali ya da bir yüzbaşısı, hiç olmazsa eli sopa tutan bir askeri?
Hitler bir hiçti onu destekleyen sanayiciler olmasaydı. Hitler yalnız değildi ona arka çıkan bankacılar vardı. Hitler tek adam değildi, büyük toprak sahiplerince kollanıp desteklendi.
Milliyetçi, ırkçı, yobaz küçük bir partiye polis muhbiri olarak sızan aylak bir gevezeydi. Boş konuşurdu ve yalancıydı. Öyle ki işçi sınıfına doğrudan hitap edebilmek için partisinin adını Ulusal Sosyalist Alman İşçi Partisi olarak değiştirdi. Ama daima işçilerin değil patronların yayında yer aldı: Krupp, Thyssen, Karl Bosch, Siemens, Dr. Oetker, Audi, BMW, Daimler, Volkswagen, Porsche, Hugo Boss ve diğerleri Hitler ve Nazilere bolca para, öğüt, destek verdi; yol haritasını çizdi; işgal edilecek bölgeleri ve köle işçi çalıştırabilecekleri toplama kamplarının yerlerini belirlediler.
Kapitalistler olmadan Hitler bırakın reisliği sıradan bir memur bile olamazdı. Patronların elinde bir oyuncaktı, kapitalizmin sahnelediği faşizm rejiminde bir kuklaydı. O rejim ise kapitalizm için bir cennetti.
Almanya’da faşizm “işçi sınıfının, devrimini yapamadığı için yaşamak zorunda kaldığı bir cehennem” olmuştur.
Tektaş Ağaoğlu’nun kaleminden, faşizmin Almanya’da yükselişinin ve düşüşünün roman tadında tarihsel anlatımı, günümüzü anlamak için kullanılabilecek bir rehber…