• Zifiri karanlık içinde önce bir öksürük resitali başladı. Ve bir adam bir ışığın içinde doğdu sanki. Gözleriyle etrafı süzdü hiç acele etmeden. Sopasını vurdu yere üç kere, mendilini şöy-le okkalı salladı, attı omzuna, zamanı durdurdu sanki. Başladı laf ebeliğine. Ne tekerleme, ne şekerleme ustalıkları öyle. Dil kıvrak, zeka küp küp. Öyle bir giriş yaptı ki, gönüllere şenlik.
“Hak dostum hak! Zamandan aldım bir çırak
Ama yedi durdu dayak
Haşa huzurdan her zaman usta, çırağını sever
Hem sever hem de döver
Eve gelmez ne zamandır külhani yatır
Kovsam o da olmaz, darılır
Kibardır, çarşafsız yorganda yatır
Hayat dediğin zaten, bilirsiniz hep kahır
Efendim, eşek aldım pazardan
Göze geldi çatladı nazardan
Dedem çıktı -hem de zamansız- mezardan
Bize ne demeyin bu Kıssahan’dan…
Çırak topladı pılıyı pırtıyı kaçtı
Etrafa varını yoğunu saçtı
Benim canım efendim oyun sepetim
Huzurunuzda perdesini açtı
İşte böyle efendim. Zamanın evailde. Al gözüm seyreyle.
Görelim mevla neyler, neylerse güzel eyler.”