Bir klasik müzik bestecisi olan Franz Joseph Haydn, Macar Esterhazy Ailesi’nin himayesinde çalışmaktan sıkılır ve bu duygusunu yansıtmak için bir eser yaratmaya karar verir. Eseri ilk olarak, ailenin düzenlediği bir gecede, davetliler önünde icra edecektir. Eser yüksek ritimde başlar. Ancak her bölümde iki ya da üç müzisyen bitap düşmüş bir şekilde sahneden ayrılır. Müzisyenler ayrıldıkça, müziğin ritmi de düşer. En sonunda sahnede Şef Haydn ve bir kemancı kalır. Büyük bir coşku ve enerjiyle başlayan dinleti, cılız seslerle son bulur. Haydn kendisinin ve orkestrasının esaretten nasıl usandığını işte bu şekilde hikâyeleştirmiştir. 45’inci senfoni tarihe *Veda Senfonisi* olarak geçer.
Elbette Erdoğan’ın sahnede yalnızlaşma hikâyesi, Haydn’ınkinden çok daha farklı. O, bir esarete isyan ettiği için yalnız kalmadı. Ancak durumu, Haydn’ın yalnızlığına bir yönden çok benziyor. Artık sahnede sadece *şef* var ve yerel seçimlerde de görüldüğü üzere, AKP’nin Veda Senfonisi’nin son bölümlerine doğru yaklaşıyoruz.