Bu kitap, küresel paylaşım projesinin devreye sokulduğu Suriye’de, tam anlamıyla bir soykırım yaşanırken, hala bu savaşı küresel saldırganların kitlelere empoze ettikleri argümanlarla değerlendirme gafletinin devam ediyor olmasından dolayı, bir ihtiyaç haline gelmiştir…
Suriye yanı başımızdadır. Hatta o derece iç içeyiz ki, Suriye’deki ateşi yakanlarla aynı topraklar üzerinde yaşıyoruz. İşte bu yüzden Suriye’yi anlamak, *yerelden ve bölge kaynaklarından,* daha da önemlisi, komplonun merkezi olan *istihbarat ifşaatlarından* okumaları zorunlu kılıyor.
Suriye’ye Müdahalenin Perde Arkasındaki Gerçekler: Amerika’nın Erdoğan ve Abdullah Gül ile anlaşması neydi? Savaş ticareti ve Türkiye’nin açık desteği…
ABD ve AKP’nin Suriye savaşında kimyasal içerikli suç ortaklığı… İHH’nın Suriye’deki savaşta rolü *bu cephenin finansörlüğü* mü? Arap ülkelerinden gelen parayla silahları muhaliflere ulaştıranlar hangi ülkeler? *Bahar* mevsiminden muaf tutulan Türkiye ve Katar, Arap ülkelerine baharı götürme gayreti içindeyken, neyin peşindeler? Özellikle Türkiye’nin bu savaştan beklentisi nedir?
Peki, Türkiye neden Suriye’deki savaşa bu kadar aleni bir şekilde müdahale ederek kendi güvenliğini riske sokuyor? Türkiye, Kürtleri Suriye sahnesinden silmek için neler yaptı?
Dünyanın dört bir yanından gelen Cihatçıların toplanma yeri İstanbul… İzledikleri yol aynı olan cihatçılar, İstanbul’da toplanıp Antakya’ya, oradan da Suriye’ye nasıl geçiyorlar? Türkiye’de ve sınırda onlara yardım edenler kim? Suriye’ye Cihat’a gidenlerin acı öyküleri…
*Bu gençlerin her birinin ülkesi farklı, öyküsü farklı, birlikte cihat ettikleri gruplar farklı olsa da, hepsinin Suriye’ye giriş yöntemi ortak. Hepsi Suriye’yle sınırı olan bir ülkeden ‘gizli’ ve yasa dışı yollarla giriş yapıyorlar. Sınırı açan bu ülke, Türkiye’dir... *
*Türkiye’ye kadarki yolculuğun ve Suriye’ye gizlice teslim etmenin bedeli… İstanbul’da ‘İslami Göçmenler Lojistik Taburu’ adlı oluşumun yönetiminde çalışan ‘Ebu Baran’ isimli bir Suriyeli genç...*
*Bu kaostan Suriye halkına yansıyan; ölüm, göç, sefalet ve kadınlara yönelik tarihin en büyük zulmü ve ahlaki çöküşü olan ‘cihat nikahı’, yani fuhuştur. Türkiye’de Süleymaniye kampında kalan Suriyeli bir kadın üç kızıyla birlikte, ‘Cihat Nikahı’ adı altında 20’den fazla Afgan, Suriyeli ve diğer farklı uyruklu cihatçıların defalarca tecavüzüne uğradıkları için kendilerini yaktılar.*