Yaşam nehirler gibi akıp giderken geleceğe ait planlar yapılır. Bu süreçte insan en çok kendiyle konuşur. Veli de kendisini sıkça kendisiyle konuşurken yakalıyordu. Hatta başkalarıyla konuşmayı azaltmıştı. Ta ki renkli elbiseler giyen bir kadını tanıyıncaya kadar. 0 ve onun yaşamına getirdiklerinin eşliğinde kendine olan yolculuğunu sürdürüyordu. Yaşamına giren bir çocukla bazı duyguların hasretini dindirirken, gurbetin acısını bir türlü azaltamıyordu.
Veli de hayatını herkes gibi ülkesinde geçirmeyi umuyordu. Günün birinde kendisini yaşamın gurbet kıyısında buldu. Yaşam kuş gibi uçup gittiği yerde yok olurken, konduğu dalda var oluyordu. Bu varoluşlardaki karşılaşmalar neler getirecekti? 0 da bilmiyordu. Çocukluğun sokaklarında dolaşırken aradıklarımız, bir türlü sahip olamadıklarımız mıydı? Bir türlü neyi arayıp da bulamıyorduk? Kendimizi mi? Uzaklar ya da bir başkası çare olur muydu?
İşte akıl ile yürek arasında gidip gelen duygular. Hangisi mağlup gelecekti? Akıl mı yürek mi? Ne güzeldir konuşmadan anlaşılmak. Eğer etrafınızda sizi konuşmadan anlayan birileri varsa, çok şanslısınız demektir. Hayatlar nehirler gibi akıp gidiyordu. Akıp giderken de kıyılardan aldıkları kadar kıyılara bıraktıkları da vardı. Yaşam da sürprizlerle doluydu. Ona ait planlar yapılırken, o hep kendi bildiğini yapardı. Bunu bilmemize rağmen plan yapmaktan asla vazgeçmeyiz. Umutlarımızdı bizi var eden, yarınların daha iyi olacağının haberini veren. Yoksa karanlık olurdu bu dünya. Umutlar yarınlarımıza ışık tutuyor.