Çalışan kadın, bak!
Evine, ailene ve üstünde eğrelti duran, eline tutuşturulan, fıtratınla bağdaşmayan kimliğine bak!
Senin emektar ellerinle çalıştırılan fabrikanın makinaları, ofisin bilgisayarları…
Sen orada, harcadığın bütün emek ve eforunu; evde aynı performans ve güler yüzle harcayabilecek misin?
Üşenmeden gittiğin kuaför salonlarında, üşenerek çocuğun için yapmadığın tüm çabaları bir çırpıda kazanca çevirebilecek misin?
Eline aldığın ekonomik özgürlük ile neleri bıraktın ellerinden?
Sen değil misin, tarih boyunca üzerinde oyunlar oynanan; sermaye patronlarının elinde kazanç olan, istihdam edilen!
Düşük ücret karşılığında fabrikatörlere en yüksek verimi sağlaması beklenen!
Eziyet ve sıkıntılar altında yaşayan, sürekli yağmalanan…
Sen değil miydin, ancak bir takım cinsel özelliklerini sergileyip teşhir ettiği zaman kabul görecek kadar aşağılanan!
Ve yine buna rağmen özgürlük naralarına aldanan!
Şimdi bir düşün!
Hangi ölçü ve haklar tahmil ettiler sana?
Sen bu hikâyenin "kar” edeni mi, "çıkar” elde edileni mi oldun?
Sana maaşına göre ayar verilirken; senden "takva” mı istediler, "güzellik” mi beklediler?
Oysa evin, ideoloji düşkünlerine karşı karargâhın, siperin ve silahındı!
Sahi, çocuğun nerede?
Ya kreşte ya da ev de, dört gözle seni beklemekte!
Sen, çalışan kadın!
Sana soruyorum, çalışan Müslüman anne! Çocuğun nerede?