Tarihsel hakikatler gibi, kültürel hakikatler de acılarda pişerek günümüze ulaşmış. Bu acıları bugün fark etmeden yaşamaya çalışıyoruz ama bir yerlerden o acılar kendini fark ettiriyor. Bizim görevimiz kendi insanlığımıza ulaşmak ise, bunlarla yüzleşmek ve hesaplaşmak, itibarlarını iade etmek zorundayız.
Zaman su gibidir; su gibi, deniz gibi dalgalanır. Dalga kıyıya vurduktan sonra ileriye gidemez, dipten geriye doğru, yani geçmişe doğru, geldiği yere doğru gider. İnsan hayatı da aynen dalga gibidir. İleride varılacak yer yoktur, ya kayalara çarpar un ufak olur ya da kumsalda sönümlenir. Oysa geriye, başlangıca, köklere doğru gidince, büyük bir gelecek vardır. Bunun anlamı, gelecek geçmiştedir. Aile dizimiyle geçmişi düzenleyebilirsek, geleceği düzenlemiş oluruz.