Tükendi
Stok Alarmıİlk örneklerini XII. asırdan itibaren gördüğümüz Türk nesir edebiyatı, kadim bir geleneğe sahiptir. Kurʼân-ı Kerîm, hadis, fıkıh, akaid, kelam, siyer, tarih, felsefe, tıp, menakıp, siyaset, fal ve rüya tabiri gibi farklı disiplinlere ait eserlerin kaleme alındığı bu gelenek, özellikle XIV.-XV. asırlarda, büyük ölçüde Arapça ve Farsça eserlerden yapılan tercümelerle şekillenir. XV. asrın başlarında tercüme olarak dilimize kazandırılan eserlerden bir tanesi de Ahmed-i Dâʽî’nin Kitâbü’t-taʽbîr-nâme Tercümesi’dir. Âlim sanatkârın Ebû Bekir b. Abdullah el-Vâsıtî’nin Arapça kaleme aldığı aynı konulu eserinin Farsça tercümesinden yararlanarak Türkçe’ye aktardığı bu eser, aynı zamanda Anadolu sahasında *bâb* tasnifine dayalı ilk tabir-nâme metinlerindendir. Bu çalışma, öncelikle yazma nüshalarından hareketle bu eserin karşılaştırmalı metnini kurmayı ve çeşitli yönleriyle incelemeyi amaçlamaktadır.
Çalışmamıza eserin yazma nüshalarını kataloglardan taramakla başladık. Taramalarımız sırasında, eserin kütüphanelerde kayıtlı iki yazma nüshasına ulaştık. Daha sonra bu yazma nüshaları elde ettik. Taksim Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet Yazmaları Koleksiyonu’nda bulunan nüshayı (MC), Süleymaniye Kütüphanesi Hekimoğlu Ali Paşa Koleksiyonu nüshasını ise (H) olarak adlandırdık. Her iki nüshayı transkripsiyon işaretlerini de kullanarak günümüz alfabesine aktardık. İncelemelerimiz sırasında H nüshasının son kısmında, Hz. Musa’nın vefatını konu alan bir kısa hikâyeyle vücuttaki uzuvların titreyişlerinin nasıl yorumlanması gerektiğini anlatan küçük bir risalenin varlığını da tespit ettik. Tabir-nâme geleneğinin genel eğilimleri ve Kitâbü’t-taʽbîr-nâme Tercümesi’nde verilen bilgilerden hareketle söz konusu kısa hikâyeyi ve titremelerle ilgili risaleyi de çalışmamıza dâhil ettik ve müstakil başlıklar altında değerlendirdik.
Çalışmamızın giriş bölümünde, öncelikle başlangıçtan Ahmed-i Dâʽî’ye kadar Türk nesir edebiyatıyla ilgili bilgi verdik. Daha sonra Ahmed-i Dâʽî’nin tarihî ve edebî kişiliğini ana hatlarıyla ele aldık ve âlim-sanatkârın eserlerini kısaca tanıttıktık.