İnsan, yeryüzüne gelişi itibariyle ve yaradılışı gereği kendini ve toplumu inşa etmekle görevlidir. Asil fıtratına bağlı kalır, özüne sadık bir hayatı seçerse övülmüşlüğünü haklı çıkarır. Fakat bunun tersine fıtratına ihanet eden, hem maddi hem de manevi olarak özünü hunharca tüketen bir hayatı seçerse efsel-i safilin’e, yani yaradılış itibariyle kendinden daha alt seviyede bulunan hayvanlardan bile aşağıya düşer.
Bu iki kutbun arasında doğru seçim yapmak işi, bütünüyle insan iradesine dayandırılmıştır. Bu sebeple tarih boyunca bütün nesiller, kendilerini yükseltecek dinî kaidelere tutunmuş veya idealler belirlemiştir.
Güzel Ahlâk Yolunda, insana üstünlük kazandıran veya sefalete düşüren tercihlerle biçimlenmiş ahlâki kaideleri bir bir ortaya döküyor.
Erdemli bir insan ya da yönetici olmak için, seçilecek ahlâkî yordamı ve ideal duruşu tanımlıyor. Hedefe ulaşmak isteyenler için bir yol haritası ortaya koyuyor ve insanı en ideal şekilde inşa edecek incelikleri okurlarla paylaşıyor.