Parlement mavisi gecenin koynunda İstanbul’la kucaklaşıyorlardı yine Tayfun Hoca’nın ateş böcekleri çığlık çığlığa Pierre Loti tepesinde. Şu anda onlar için ve onları izleyenler için sanki bütün dünya sadece İstanbul’dan ibaretti. Evrendeki var olan herkes, her şey bu gece İstanbul’du adeta. Yorgun ama korkusuz sevdaların şehri bu gece afilli yalnızlıkları ağırlıyordu küskün gemilerde karanfil kokan siyah saçları uçuşurken sevgilinin. Bu gece İstanbul sanki bu salondaki insanların sırtından inen bir sıcaklık ve buradaki herkesi saran afilli bir yalnızlık gibiydi. Capella yaptığı müziğiyle, Tibet şarkılarının sözleriyle, Behzat sahnede yarattığı rüzgârıyla salondaki tüm hayallerin tozunu siliyor parlatıyor ve gün ışığına çıkarıyorlardı adeta. Sesindeki afilli çığlığı duymamak, hissetmemek mümkün değildi. Sahnede yarattığı aorasıyla muhteşem müziğiyle gönderdiği enerji aslında oradaki herkesi Pierre Loti tepesine götürüyordu. Kendilerini müthiş bir ruh bütünlüğü içinde hisseden bu bir avuç insan büyülenmiş gibi tüm dünyaya İstanbul gibi bakıyorlardı sanki şuanda o muhteşem tepeden.