Nobel ödüllü yazarın bu güçlü yarı otobiyografik romanı, 1890 yılında yayınlanır yayınlanmaz edebiyat tarihine geçti ve kitabın dürtüsel lirik anlatımı onu, yazıldığı dönemde yaygın olan sosyal gerçekçilikten ciddi bir biçimde ayırdı. İşsiz ve beş parasız genç bir yazar hem fiziksel hem de psikolojik bir açlıkla mücadele eder, öyle ki bu genç yazarın başarılı olmaya odaklanan açlığıyla yoğun fiziksel açlığı örtüştür. Ruhu, bencilliğin; zihni ise korkutucu halüsinasyonların derinliklerinde gezinirken fiziksel açlığı onu yiyecek çalmaya kadar sürükler.