*Açlıktan ölecek gibi olmanın nasıl bir şey olduğunu bilemezsin. Büyük bir acıdır. İçini bomboş yapar. Düşünebildiğim tek şey bu. Kanım bile aç.*
Tamsen Donner bir cadı olmalıydı. Donner Grubu adıyla bilinen göçmen konvoyunun başına art arda gelen kötü olaylar ancak bu şekilde açıklanabilirdi. Tükenen erzaklar, insanlar arasında çıkan kavgalar ve küçük bir çocuğun gizemli ölümü göçmenleri deliliğin kıyısına kadar sürükledi. Birinin ‒ya da bir şeyin‒ kendilerini takip ettiği hissinden bir türlü kurtulamıyorlardı.
Sebebi, güzel Tamsen’ın peşinde dolanan bir lanet mi yoksa sadece grubun kötü şansı mı bilinmiyordu ama Batı’ya gitme hayaliyle evlerinden ayrılan Donner Grubu’ndaki doksan erkek, kadın ve çocuk, Amerikan tarihindeki en büyük felaketlerden biriyle yüzleşmek üzereydi.
Talihsiz grup, düştükleri yollarda güvenilmez dağları, sıcaktan kaynayan çölleri ve besi hayvanlarını donduran soğuk karları aşmak için uğraşırken kötülük etraflarında dolanıyor, içlerinde büyüyordu. Grup üyeleri tek tek kaybolmaya başladığında insanlar kendilerine tek bir soru sormaya başladı: *Ya dağlarda bizi bekleyen bir şey varsa? Huzur bozucu, hastalıklı ve de aç bir şey?*
Tarihteki en karanlık ve ürkütücü trajedilerden biri, Alma Katsu’nun doğaüstü unsurlar ve sarsıcı detaylarla zenginleştirdiği özgün ve dehşet verici bir başyapıta dönüşüyor.