Üzerinde yaşadığımız coğrafyada birçok millet veya topluluklar yüzyıllardır bir arada yaşamışlardır. Birlikte ya da çok yakın yaşamış olmaları sebebiyle birbirlerine ne kadar kültür geçişleri olsa da esas itibariyle her millet her toplum kendi dilini, kültürünü ve inancını bir yere kadar sahiplenmiş, muhafaza etmişlerdir.
Bunun içindir ki tarihlerden beri süregelen acı, baskı ve zulümlerle karşılaşmışlardır. Bu cenderede en çok nasibini alanların başında Alevi toplumunun olduğu muhakkaktır. Yüzyıllardır bu durum böyle devam etmiştir ve aralıksız süregelmiştir. Öncelikle önderler yakalanıp asılarak, işkence edilerek yok edilme yoluna gidilmiştir. Kültür mirasları gasp edilmiş, ibadetler yasaklanmış daha da olmadı toplu kıyım, yakma, katliam yapma yolunu seçmişlerdir.
Her türlü katliamlara, kıyamlara, zulümlere ve acılara karşı sazımızla, sözümüzle dimdik durmaktayız. Onun içindir ki haksızlıklara karşı içimiz doludur. Ben de yapabildiğim kadarıyla günümüze kadar olan Alevi katliamlarını destansı bir anlatımla irdeleyerek lanetlemeye çalıştım.