Dikkatle yürüdüler. İlerledikçe, soğuk bir rüzgârın estiğini anladılar. Uca geldiklerinde, rüzgâr, uçuracakmış gibi şiddetlendi. Üstelik tepelerinden damlayan su, akıyor denecek kadar çoğalmıştı. Düzlüğün önü küçük kayalarla örülmüş, alçak bir duvarla kapatılmış gibiydi. Duvardan sonrası uçurum olmalıydı.
Birbirlerine sokularak etrafı gözlediler. Akıl yürütmeye çalıştılar.
Şato neredeydi?
*Biz bir mağarada mıyız? Yoksa denizin altında mıyız?*
(Mavi Şatoya Gizemli Yolculuk’tan)