Belh’te yaşayan varlıklı bir ailenin oğlu İbrahim, bir gün avda yaşadığı olağanüstü bir olay üzerine yaratılış amacını sorgular. Sorgulamalarının sonunda dünyadan elini ayağını çeker. Ailesini, tüm mal varlığını bırakarak yollara düşer. Abalar Giyinmek, miladi yediyüzlü yıllarda yaşamış olan İbrahim b. Ethem’in Belh kentinden başlayıp Nişabur, Mekke, Basra ve Kudüs gibi kentlere uzanan yolculuğunun ve yol boyunca karşılaştığı benzer bir yaşam süren çağdaşlarının anlatısıdır. Yunus Emre’nin söyleyişiyle İbrahim b. Ethem ve çağdaşları Abdullah b. Mübarek, Fudayl b. İyad, Malik b. Dinar, Süfyan es Sevri, Bişr el Hafi ve Şakik el Belhi atlastan, ipekten yapılmış kuşantılarını bırakıp abalar giyinmiştir. Dünyanın kendilerini dışarı çıkartmasını beklemeden onlar dünyadan çıkmıştır. Değişmeleri, bir kenara çekilip çileli bir yaşama talip olmaları bir hakikat arayışıdır. Seçtikleri yolda dilenciliğe, tembelliğe, başkalarına yük olmaya yer yoktur. Aba giyinenlerin ilki olan bu insanlar, denebilir ki yeni yaşamlarında önceki yaşamlarından daha fazla alın teri dökmüştür. Çünkü inanç sahibi olmanın, ermişliğin göstergesi defalarca hacca gitmek, çokça namaz kılmak, günlerce oruçlu kalmak değildir. İnanç sahibi olmanın, ermişliğin göstergesi işini hakkıyla yapmak, helâl lokma kazanmak, dürüstlük, diğerkâmlık gibi amellerdir.
*Allah’a yakın bir insan olabilmek için ne yapmalıyım; çok mu ibadet etmeliyim* dedi adam.
*Hayır* dedi, *çok dürüst ol ve kazandığın ekmek tertemiz olsun.*