Öldürülmüş olamazdım. Çünkü kimseye kızgın değildim. Hastalıktan filan mı ölmüştüm acaba? Belki bir kaza sonucu ölmüştüm. Trafik kazası, gri Ford Ka’nın o çok sevdiğim şoför koltuğunda, derin bir virajın en keskin kısmında, saatte yüz kırk kilometre hızla yol alırken, sağ taraftan otobana doğru kıvrılan bir araç çıkmıştı belki yoluma ve ben ona çarpmıştım o hızla. Aracın ön panelindeki CD çaların hoparlörlere yolladığı sesi ben son kez duyarken kopmuştu gürültü. Richard Ashcroft söylüyordu şarkıyı. ‘The Drugs Don’t Work’ Böyle ölmüş olabilirim, önemi yok, daha korkunç şeyler vardı…
8 Ölü 27 Şarkı, anlamı bilinemeyecek bir hayat için çoğu zaman yargısız bir gözetleme kişisel var oluşa dair ontolojik bir sayım döküm…
Merhamet, ölüm, öldürme korkusu, aşkın incecik zara tutunan güçsüzlüğü, artık var olmayacak geçmişe dair kontrolsüz takıntı, suçluluk duygusu, günahkârlık nevrozu ve kötücüllük üzerine fenomenolojik bir doküman.
Şarkıların, ölüme mahkûm trajik var oluşa eşlik ettiği, sonunda birkaç kişi hariç herkesin öldüğü patetik bir repertuar
Cemil, Mithat ve Ercan, geçmişten gelenler, hayaller, acı gerçekler, artık yaşamayanlar, keşke yaşasaydı denilenler, hayatı ellerinden alınanlar, ölümle kol kola yaşayanlar… ve şarkılar… Adana’dan İstanbul’a savrulmuş bir adamın patetik hayatı Bülent Uçar’ın ilk kitabından sıyrılıp sizin hayatınıza da dokunacak.