Yenilmek büyük bir gidiştir. Kavga, terk etmediğim tek umudum. Ellerini ver, hohlayacağım. “Depremde çok üşümüştür bizim halkımız,” diyorsun. “Hohlayışını bana emanet edip halkımıza götür,” diyorsun. Sonra, o iki çocuk çıkıp geliyor. Helin bir yuva, “dağılmış bir yuva.” Daha fazla dağılmasın diye dokunuyoruz ona, sarılıyoruz sımsıkı. Diğer taraftan Su: Bekliyor! Çocukları konuşuyoruz, çocuklarımızı, anıları, belki güleriz diye. “Bir ülkeden başka bir ülkeye doğru” koşuyoruz, sen eski bir sürgün aşireti kadar acı çekiyorsun, ben ülkesiz bir badem ağacı oluyorum. Avuçlarım yüzümde uyanıyorum kötü bir rüyadan. Soğuk, çok soğuk. Avuçlarım sıcak bir iklim arıyor. Giden bütün iklimler sanki benden kopmuş. Beni terk etmiş gibi bütün o özlediğim, o uzak iklimler. Oğlumun elleri ellerimde: Uyandım. Yüzüme bakıp “Baba, yine deprem oldu,” diyor.