Bugünün Dr. Frankenstein’ları, Fukuyamacık progoklardır (kâhinler). Bunlar gerçeği daha ne kadar insanlıktan saklayabilecekler ki! Örneğin, inananları için çevirdikleri Matrix gibi filmleriyle mi? Simülasyonlaştırdıkları toplumun dijital geçmişi, Batı uygarlığının hiper gerçeği olan bilimkurgu gibi filmleriyle mi? Yoksa Kuantum tuzaklarla dolu Biz Ne Biliyoruz ki? Gibi filmleriyle mi? Yoksa sanal Moore’un gerçek olan ABD Başkanı Bush üzerinde sanki ABD insanlarında kelebek etkisi yapacakmış Fahrenheit 9711 gibi "belgesel" filmleriyle mi? Dan Brown’un Batı uygarlığının geçmişteki hiper-gerçek gizemli şifrelerini gelecek için gerçek olarak arayan "global bestseller" olan kitaplarıyla mı? Bu kitap bir fizikçinin derin anlamda kişisel belgesinin bir parçasıdır. Üzerindeki izlerin dökümüyle modernitenin bir kritiği denemesidir. Gediz Akdeniz bu denemelerini, Baudrillard’ın gerçeklik ilkesi yerinde karmaşıklık paradigması üzerine kurmuş olduğu simulasyon kuramı üzerinden yapmaktadır. Gediz Akdeniz’in ülkesindeki bilimin "-mişli" dünyasının Spartaküs’ü olma gibi bir niyeti olmadı. Bu denemeleriyle Feyerabend’ın bir Türk taklidi olma gibi, hele hele Baudrillard’a rakip olma gibi bir amacı olduğu anlaşılmasın. Ancak, Gediz Akdeniz"in, "Bu adam olsa olsa bugünün bilim dünyasının postmodern Don Kişot’u olmaya çalışıyor," denmesine "Don Kişot’u değil, post-fizikçisi lütfen," şeklinde küçük bir itirazı olabilir.