...Aldatılmışlık duygusunun altında eziliyorum. En kıymetli varlığımı, bütün mazimi, bütün ömrümü çaldırdığımı düşünmeye başlıyorum.
Beynimde; Akşam bir sağcı, sabah solcu aynı silahla vuruluyordu... Ergenekon öyküleri... Eroin ve silah ticareti, Kumarhaneler rantı ve baronları... Otel zincirlerinde kenetlenmiş, sağın da solun da önde gelen isimlerinin ortaklıkları... Sade suya banılan ekmekler... Öldürüldüğü gün üzerinden, dört yıl giydiği kazağı çıkartılan Yaşar’lar, Erhan’lar, Hüseyin’ler... Yurt dışında eğitim gören "bizim çocuklar…" Daha niceleri; uçuşuyor, uçuşuyor…
…Ve ben serin odamda, acının rengine boyanmış ömrünü çaldırmışların zavallılığı ve aldatılmışlık duygusu içinde titriyorum...
Ürperiyorum…
Ya o yoksulluk zamanlarımdan kalan, soğuk kış günlerini yeniden yaşadığımdan ya da dışarıda bir angarya işçisinin umursamazlığında, hala yağan kardandır...
Belki de ömrümce dinmeyecek olan 68 tipisinden!...
Kim bilir! ...?...