George Orwell’in son dönemlerde en çok ilgi gören romanlarından Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, politika üzerinde en etkili olan eserlerin başında yer alır. Romanın adı bile politik bir deyime dönüşmüştür. Yenisöylem, Eskisöylem, Geçmişin Değişebilirliği, Büyük Birader, Gerçek Bakanlığı, Düşünce Polisi, Suçdüşün, Çiftdüşün, Nefret Haftası gibi romanda yer alan pek çok terim günümüz politik jargonunda kullanılıyor.
Soğuk Savaş döneminin şartları içerisinde romanın kurgusu, terimleri ile SSCB totalitarizmini anlattığı algısı yüksekse de, aynı zamanda ABD ve İngiltere kapitalizminin de hedef alınmıştır. Nitekim yazar, sadece sosyalizmi ya da Britanya İşçi Partisine saldırıyı kast etmediğini, merkezileşmiş ekonomilere de değindiğini açıklar.
Romanın distopik dünyasında totaliter bir merkezi tek partinin yönetiminde korku, propaganda ve beyin yıkama ile halk ve yaşam manipüle edilmektedir. Büyük Birader, Düşünce Polisi aracılığıyla toplumu gözetlemekte, zihinleri kontrol etmekte, insanları makineleştirilmiş kitlelere dönüştürmektedir.
Roman geleceğin kabusunu, *yaşanması kaçınılmaz bir gerçek* gibi anlatmasıyla etkilidir.